top of page

Portre | Eren Su Kibele Yarman


Önce seni tanıyalım bize kendini / stüdyonu anlatır mısın?

Kitap, süreli yayın, kimlik tasarımı üzerine iş ürettiğim bir tasarım pratiğim var. Bir de genellikle canım istediğinde yaptığım kolajlarım. İkisinin bazen çakıştığı da oluyor. 1989’da doğdum, nüfus cüzdanımda yazılı 3 ismimden kullandığım isim Kibele. New York’taki School of Visual Arts’ın tasarım bölümünden yüksek lisans (2015), Bilkent Üniversitesi İletişim Tasarımı Bölümü’nden (2012) lisans diplomam var. Bunların dışında Rhode Island School of Design’da kısa programında baskı resim, Parsons ve Central Saint Martins’de kısa zamanlı grafik tasarım programlarına katıldım, hepsinden çok şey öğrendim.

Proje/projelerinin hikayesinden bahseder misin?

İlgimi çeken konularda iş yapıyorum. Kültür-sanat-edebiyat evreninde kalmaya çalışıyorum ama bazen yiyecek içeceklerle ilgili konulara da gönlüm ve elim kayıyor. Günün birinde bir uzay istasyonuna tasarlanacak bir şeyler olursa mutlulukla onu da yaparım gibi geliyor. Sanırım o zaman projelerimin ortak noktaları sıkıcı olmayan ve dünyaya olabildiğince az zarar verdiğine inandığım konularda olmaları.

Bir grafik tasarımcı olarak, posterler, kitap kapakları ve kimlik tasarımları gibi her biri ayrı spesifik çaba gerektirecek alanlarda işler üretiyorsun, bu süreç nasıl işliyor?

İşin doğrusu, ben bu proje kategorilerini birbirlerinden çok farklı görmüyorum. Grafik tasarımcının hatta tasarımcının tek bir alanda özelleşmesi gereken biri olduğuna zaten inanmıyorum, ama elbette herkesin daha iyi olduğu konular, daha çok severek yaptığı projeler vardır. Dolayısıyla süreçler genellikle benzer: Projeyi iyice anlamam gerekiyor, kime ne gerekiyor, neden, vesaire. Önce biraz referanslara bakarak düşünürüm, bazen eskiz yaparım, bazen yapmam. Daha büyük ölçekli projelerde hazırladığım sunum üzerinden konuşmayı tercih ederim, çünkü verilmesi gereken daha fazla tasarım kararı oluyor- diyalog böyle hızlanıyor. Tek kişi olduğum için aynı anda çok fazla proje yürütme konusunda önceleri çok zorlanıyordum, şimdi biraz daha az zorlanıyorum. Aslında çok fazla parçaya bölünmeyi sevmiyorum, her şeyi kontrol edebilsem bir projeyi bitirmeden başka bir projeye başlamak istemezdim. Ama tabii gerçekler öyle değil.

Projelerinin kimlere ulaşmasını hedefliyorsun? Kimler için tasarladın?

Projelerimin yer aldıkları alana göre hedef kitleleri farklı, ama isteyen herkesin kendine göre birşeyler bulabilmeleri hedefim sanırım. Belki bu yüzden genellikle çok katmanlılar.

Kitap kapağı tasarlarken içerikle kendi yorumun nasıl bir denge içerisinde? İçeriğe ne kadar bağlı hissediyorsun?

Bana göre herhangi bir nesnenin kapağı, nesnenin içeriğinden bağımsız olamaz. Çünkü bir nesnenin kapağı çoğunlukla o nesnenin görsel bir temsili. Kitaplar için de bu geçerli elbette. Kişisel yorum, yaklaşım olmadan da tasarım olmuyor. (Olursa da boş, sıkıcı, en fazla güncel estetik trendlere uygun oluyor, sonra modası geçiyor.) Dolayısıyla yorum-içerik daima iç içe, birbirleriyle paslaşan hayatlar yaşıyorlar. Mutlaka içeriğe bir gönderme vardır, mesele sanırım üçüncü bir göze bu göndermenin ne kadar direkt ya da indirekt geldiği konusu ve bu seçimin sebeplerinin konuya uygunluğu.

Favori işin hangisi? Neden?

Çocuklarım arasında ayrım yapamayacağım.

Beraber çalışmak istediğin bir tasarımcı var mı? Neden o kişi?

Benimle bir şeyler üretmek niyetiyle proje teklifi eden hiçbir tasarımcıyı şimdiye kadar hiç reddetmedim, işbirliğisevdiğim bir şey. Herkesin herkesten öğrenecek şeyleri var mutlaka. Herkesin güçlü yönleri farklı. O yüzden herkesle çalışabilirim.

Ama şu aralar sürekli çizdiğim, kolajlarıma koyduğum bazı formların üç boyutlularını merak ediyorum- o yüzden malzeme ve üç boyut bilgisi benimkinden daha iyi birileriyle nesneler tasarlamak beni çok mutlu ederdi. Spesifik olarak birini söyleyemeyeceğim, takım tutmamaya çalışıyorum. İnsan bu sonuçta, sağı solu belli olmaz. Bugün çok severim, yarın abuk sabuk birşey üretir ya da söyler, sinir olurum, çalışmak istemem :)

Son on yıl içinde favoriniz olan bir/birkaç grafik tasarım işinden bahseder misin? Sebepleri neler?

Geçen sene keşfettiğim için sayılabilir bence: Salvador Dali’nin 1944 Vogue kapağı. Canı öyle istemiş, yapmış, olmuş vallahi.

Merijn Hos’un her şeyi. Rengi bu kadar basılı da ve dijitalde iyi kullanan pek kimseyi bilmiyorum.

James Victore’nin Esquire kapağı. Bu çağda dahi ilginç tipografinin ille de süper temiz görünen ve bilgisayarda yapılan bir şey olmadığını hatırlattığı için.

Paul Sahre’in They Might be Giants ‘Glean’ albüm kapağı. O formların birbirine tam oturması.

Etiketler:

Öne Çıkanlar

bottom of page