Portre | Sinem Erkas
Bu hafta grafik tasarımcı ve illüstratör Sinem Erkas ile tasarladığı kitap kapakları ve animasyonlar üzerine sohbet ettik. İnternetten uzun zamandır takip ettiğimiz ve işlerine bayıldığımız Sinem, Londra bazlı bir tasarımcı. Malesef Türkçe okuyup yazamayan Sinem'in ailesinde bu röportajın son halini bir tek büyükannesi okuyabilecekmiş. Burdan Sinem'in büyükannesine sevgilerimizi yolluyoruz!

Bize biraz kendini tanıtır mısın?
Ben Sinem Erkas, kitap kapakları ve illüstrasyon üzerine özelleşmiş bir grafik
tasarımcısıyım. Kariyerime Central Saint Martins’de tasarım öğrencisiyken
arkadaşlarıma logo tasarlayarak başladım. Aynı zamanda lüks bir mücevher markası
olan Kabiri’de yarı zamanlı olarak çalışıyordum ve onların kataloglarını
hazırlıyordum. Sezonluk kataloglarından birinin kapağında bakır kullanıp altın
zincirden suratlar illüstre ettim. ‘The Many Faces of Kabiri’ / ‘Kabiri’nin Yüzleri’
adındaki bu katalogta her bir tasarımcının suratını kendi tasarımındaki elementlerle
illüstre etmiştim. Mezun olduktan sonra büyük bir marka ajansı tarafından işe alındım ve burada çalıştığım süre boyunca kitap kapaklarına ve resimler illüstre etmeyi çok sevdiğimi keşfettim.
Kendi kendime yayımladığım birkaç projem var ve aynı zamanda ders vermeye
başlamamdan bir süre sonra ilk işimi alarak freelance kitap kapakları tasarlamaya
başladım. Şu an, genel olarak kitaplar için illustrasyonlar yapıyorum ve aynı
zamanda başka işlere de yer veriyorum; son zamanlarda Google için tasarlanan
dijital stickerları tasarladım, Foyles duvarlarına Kadınlar Günü temalı el boyaması
ilham verici alıntılar tasarladım.

Tasarım sürecin nasıl ilerliyor? Sana ilham veren şeyler neler?
Her proje birbirinden farklı, eğer tek bir yöntem izlersem bu yaratıcılığı kısıtlarmış gibi geliyor. Görsel olarak hemen hemen her şey iham kaynağı olabilir; gündelik objeler ve sanat galerileri, mimari ve doğa ile tabii ki seyrettiğim ve okuduğum şeyler. Görsel yanımın daha güçlü olduğuna inanıyorum, her zaman yanımda bir eskiz defteri taşırım, yazmaya ve çizmeye hazır olmak için. Yayıncılık alanında çalışmanın en sevdiğim yanı, her kitabın diğerinden farklı olması ve kendine ait ilham dolu bir dünyasının olması. Seyahat ederken kitapçıları ve müzeleri gezmeyi çok seviyorum ve bunların dışında kendimi dış dünyaya kapatmayı seviyorum. Bilinçaltının üreticiliğini oldukça verimli buluyorum, bir briefi okuduktan sonra onu unutup işe başlayana kadar geri dönmemeyi tercih ediyorum.

`Elimde bir kalem olduğunda hep daha iyi düşünürüm.`

Kitap kapakları, animasyonlar ve üç boyutlu tasarımlar üzerine çalışıyorsun.
Favorin hangisi?
Favorim uzun zamandır üzerine çalışmadığım hangisiyse o oluyor. Bazen altı ay
boyunca sadece kitap kapakları üzerine çalışabiliyorum, sonrasında üç boyutlu
tasarımlara yöneldiğim oluyor. Her alanın kendine has özellikleri var ve bazen
bunları birleştiriyorum. Kitap kapağı tasarımlarımın bir çoğu üç boyutlu animasyonlar olarak başlıyor veya animasyonlara evriliyorlar. Kendi kendime çalışmayı seviyorum, bu yüzden işlerimin çoğu disiplinlerarası bir yapıya sahip.
İşlerinin birçoğu üç boyutlu elementler içeriyor, kompozisyonlarını dijital
ortamda mı birleştiriyorsun yoksa gerçek objeleri kolaj haline getirip mi
aktarıyorsun?
Her zaman kaba bir eskiz ile başlıyorum, daha sonra taslağın üzerinde konuşup
onaylıyoruz, bu aşamadan sonra makasımı elime alıyorum. Eğer dijital ortamda
çalışacaksam; yine önce el işi ile başlıyorum, fotoğraf çekiyorum ve bilgisayar ortamına geçiyorum. Son aşamada renklendirme ve ufak düzeltmeleri dijital ortamda yapıyorum.
`Tasarlarken her zaman kendime sorduğum soru: “Benim bu iş içinde olmam gerekli mi?” Eğer değilse, direkt bırakıyorum. Sadeliğin çok önemli olduğuna inanıyorum.`
Projelerin arasında favorin hangisi?
The Girl Guide çalışmaktan en keyif aldığım projelerden biriydi, çünkü kendimi birden fazla şekilde ifade etme şansım olmuştu. Feminizm ve genç kadınların kendi
bedenleriniyle barışmasına yardım etmek tutkuyla bağlı olduğum şeylerden. The Girl
Guide’ın tasarımını, sanat yönetmenliğini, illüstrasyonunu ve üç boyutlu aksesuarlarını üstlendim. Tek bir proje için sık rastlanır bir durum değildi. Küçük boyutlu bir yayıneviyle çalışmanın verdiği bir özgürlük var. Fotoğraflarda ise moda
fotoğrafçısı Jo Duck ile iş birliği içindeydik.

The Girl Guide projesinde Marawa Ibrahim ile nasıl çalışmaya başladınız?
Yayınevi aracılığıyla tanışana kadar Marawa’yı bilmiyordum. Çok erken saatte bir
kahvaltı masasında tanıştık ve her ikimiz de beraber çalışmak için çok heyecanlıydık.
Editör, beni projeye dahil etmeden önce Marawa’ya birçok illüstrasyon göstermiş ve
Marawa pek heyecanlanmamış, daha sonra benim portfolyomu göstermiş ve
Marawa “Evet, o!” tepkisini vermiş.


Hayalindeki proje nedir?
Farklı alanlarda çalışmayı seviyorum. Hayalimdeki proje, benim estetik algımı
kendilerine yakın bulan farklı marka ve kişilerle iş birliği içinde olduğum bir proje
olurdu. Listenin başında çocuklar için bir uygulama tasarlamak, bir klip yönetmek, bir ürün ailesi tasarlamak olabilir. Sıradaki işimin ne olacağını bilmemeyi seviyorum.
Senin alanında çalışan yeni tasarımcılara vereceğin bir tavsiye var mı?
Kişisel işlerinize devam edin. Bu elinizi geliştirir ve işlerinizi diğerlerinden farklı kılar.
Bir de asla pes etmeyin!
Foyles için tasarladığın Kadınlar Günü temalı projenden biraz daha bahseder
misin?
Oldukça çılgın ve eğlenceli bir gündü! Duvarlarına ilham verici sözler yazmam ve
boyamam için davet ettiler, sadece birkaç günüm vardı ve ne kadar zor olabileceğini
bilmiyordum. Ama her şey yolunda gitti.