Yılmaz Zenger Sergisi | Studio-X Istanbul

Yılmaz Zenger Sergisi, Pelin Derviş küratörlüğünde, SALT Araştırma Mimarlık ve Tasarım Arşivi kapsamında yürütülen arşiv çalışması paralelinde, Kalebodur’un desteğiyle, Studio-X Istanbul tarafından hazırlanmıştır. Yılmaz Zenger sergisi ve paralelindeki arşivleme çalışması onun hayatına girmek için atılan ilk adım olarak ele alınmıştır.
Farklı tasarım alanlarında işler ortaya koymuş bir mimar, endüstri ürünleri tasarımcısı, mobilya-giysi-dekor tasarımcısı, fotoğrafçı, sinemacı, görüntü ve ses uzmanı, ressam, heykeltraş ve akademisyen Yılmaz Zenger. Yaratıcılık alanını her zaman geniş tutmuş. Yapmadığı bir şey kalmamış aslında. En çok önem verdiği kavramların başında da iletişim geliyor. Yaptığı her işte, aradığı iletişim kavramını çevreyle, kullanıcıyla ilişkilendiriyor. Bu yüzden de projelerini çok detaylandırmadan kullanıcıya da söz hakkı tanıyor. Ezber bozan tasarım anlayışı, yıllar boyu bitmek bilmeyen çalışma sevdasından ve merakından doğuyor. Deneyerek, yanılarak, bozarak, tekrardan yaparak, değiştirerek, çizerek ve dokunarak, uykusundan feda ederek son nefesine kadar çalışıyor.

“Mimarlık eğitimim yıllarında ve sonraki yıllarda, her mimarin bir başucu kitabı vardı. Almanca, sanırım yıllar sonra Türkçesi yayımlanmış. Yazarının adıyla anılırdı: Neufert. Her şeyin ölçüleri vardı içinde. Yaygın olarak tartışılmaz kabul edilmiş ölçüler. İlk mobilyamı, ki her ezberimi bozan bir tasarım idi, Neufert’e karşı çıkışıma gönderme yapmak için, Neufert’e adadım.”
Yılmaz Zenger, kullandığı kompozit malzemeyle ürettiği işlerini bazen çizerek tasarlıyor, bazen de malzemeyle direkt temas ederek. Kullandığı malzeme sonucu işlerinin oluşma sürecinde müdahale ederek, aslında rastlantıyı tasarımına dahil ediyor.

Senelerce ustabaşı olarak atölyede, Yılmaz Zenger’le birlikte çalışmış Fikret Kaymakçı. Ben de sergi’de onun sözlerine rastladım. Şöyle diyor: “Bazı zamanlar bir şeyler tasarlardı kafasında. Hemen kalıbını çıkarırdık. Bu sefer de bir şeyleri beğenmezdi. Yeniden kalıp yapmak durumunda kalırdık. Ben de kızardım ona, neden baştan söylemedin diye. Halbuki onun işlerini yapma hâli böyleydi. Biz se