Portre | Sophie Yan

Bu hafta Detroit bazlı iç mimar ve tasarımcı Sophie Yan sorularımızı cevapladı. Nisan'da Milano Tasarım Haftası'nda işlerini sergileyecek tasarımcıyla tasarım sürecini konuştuk.
Selam Sophie! Bize kendini tanıtır mısın?
Merhaba! Ben Sophie Yan. Üniversiteden mezun olduktan sonra geri dönüştürülmüş ahşap üzerine çalışan bir start-up’da kreatif direktör olarak kariyerime başladım. Start up olmasından dolayı iş tanımım genişti. Branding’den , web tasarımına, ürün geliştirme ve yeni ürün tasarımı projelerinde çalıştım. Şirket için yeni bir kapı ve pencere model serisi tasarladıktan sonra yüksek lisans yapmak için okula geri dönmeye karar verdim. Cranbrook Üniversitesi'nde yüksek lisansımı tamamladım. New York Tasarım Haftası'nda birçok kez işlerimi sergiledim ve Dorothy Waxman Textile Ödülü için finalist seçildim. Şu günlerde bir mimari firmada tasarımcı ve iç mimar olarak çalışıyorum.

Tasarım sürecin nasıl ileriliyor? Neler sana ilham veriyor?
Tasarım sürecim ya materyal deneyleri yada insanların günlük aktivitelerini gözlemleyerek başlıyor. Değişik inşa teknikleri ve yapı detayları bana ilham veriyor. Farklı ölçeklerde denemeler yapmak hoşuma gidiyor. Mesela bir sepet için yaptığım örgü mobilyaya ya da mimari ölçekte bir detaya dönüşebiliyor.
Detroit'te yaşamak sence tasarım sürecini nasıl etkiliyor?
Detroit bana ilham veriyor. Büyük bir tasarım komünitesi ve tasarımla ilgilenen bir çevre var. Galeriler yeni sergilerle dolu. Tasarımcı ve artistleri destekleyen çok fazla burs ve sermaye var. Detroit'te yaşamak için doğru zaman olduğunu düşünüyorum.

Spesifik olarak seçtiğin bir materyal var mı?
Özel olarak seçtiğim bir materyal yok, projeye göre şekilleniyor.
İşlerinde sık sık dokuma tekniklerini kullandığını görüyoruz. Örgü ve dokumaya odaklanmaya nasıl ve ne zaman başladın?
Küçüklüğümden beri tekstile ilgim vardı. Ortaokulda dikiş dikmeyi kendi kendime öğrendim ve kendime kıyafetler dikmeye başladım. İç mimari konusunda çalışma tecrübemde beni bu yöne itmeye başladı. Düşünüldüğünde aslında mimari mekanların çoğu yüzeyi tekstil ve dokumalarla kaplanıyor. Anlatmak zor ama güzel dokunmuş bir parça tekstilin güzel hisler uyandırdığına inanıyorum.
Tasarımcı olarak en iyi özelliğin ne sence? Kendinde neyi geliştirmek isterdin?
En iyi özelliğim vasat bir sonuçla asla yetinmemem. Sonuca varmayacağını düşündüğüm bir fikri çöpe atmaktan ve bembeyaz bir sayfa ile yeniden başlamaktan çekinmiyorum. Bir proje üzerine, en iyi hale getirene kadar tekrar tekrar çalışabilirim. Fakat bazı zamanlar bu özellik dezavantaj olarak ortaya çıkabiliyor.

“El yapımı zanaat işi ürünler limitli bulunması dolayısıyla değerli. Diğer yandan da endüstriyel üretim sistemleri kaliteli ürünlere daha kolay ulaşmamızı sağlıyor. Kendi stüdyomda bu iki ayrı üretim ölçeğine de cevap verecek tasarımlar yapmak istiyorum. Zanaatın estetiğini endüstriye uygulayarak kalıcı hayranlık yaratacak ürünler tasarlamak istiyorum.“

Bu yüzyılda tasarımcı olmanın en güzel yanı sence ne?
Akranlarım arasında girişimcilik ruhunun hakim olduğunu görüyorum ve bunun bir parçası olmak çok heyecan verici. Tasarımcılar artık büyük bir firmada masa başı iş sahibi olmaktan daha fazlasını arıyorlar ve kendi projelerini başlatıp kendi stüdyolarını kuruyorlar. İnternet global bir komünite sağlarken, niş tasarım ve tasarım tüketici grupları oluşuyor. Aynı anda birçok tasarım akımı doğup şekilleniyor. Bence tasarımcı olmak için çok heyecanlı bir dönem.
Favori projen hangisi?
Favori projelerimden bir Knottoman. Başından beri güçlü bir konsepti olduğunu düşünüyorum. Aynı zamanda sade ve basit bir üretim sistemi var. Evde de en çok kullandığımız mobilyalardan biri. İhtiyaca göre fazladan bir tabureye yada sehpaya dönüşü veriyorlar.

