top of page

Portre | Cécile Bichon


,

Bize biraz kendini ve stüdyonu tanıtır mısın?

Ben Cécile Bichon. Sanat, zanaat ve tasarımın birleştiği noktada işler üreten multi-disipliner bir sanatçıyım. Paris’te yaşıyor ve çalışıyorum. İki buçuk senedir seramikle çalışmaya odaklandım ama temelde grafik tasarımcıyım. Bunun yanında kendime farklı pratikleri deneyecek imkanlar yaratmaya çalışıyorum. Fotoğraf, serigrafi, litografi, cilt yapımı, çerçeve yapımı gibi birçok farklı işte çalıştım. Ayrıca ahşap, yüzey tasarımı ve heykel ile de uğraştım ve bunlar sentetik materyaller hakkında bilgi sahibi olmamı sağladı. Bu öğrenme sürecinin sonunda seramiğe yöneldim. Seramik ile çalışmanın sayısız deney yapmaya müsait olduğunu düşünüyorum.

Tasarım sürecin nasıl ilerliyor? Seni tetikleyen şeyler neler?

İşlerimi torna ya da kalıp kullanmadan üretiyorum. Bunun yanında her bir parça tam anlamıyla kurumadan onlara neredeyse hiç dokunmuyorum. Materyalin doğal akışına müdahale etmemeye gayret ediyorum, onun alacağı form daha özgür. Bu yöntem sayesinde kilin yoğunluğuna bağlı olarak birbirinden farklı formlar elde edebiliyorum.

Stüdyon nerede? Bulunduğu mekan seni nasıl etkiliyor?

Evimde çalışıyorum. Stüdyom işlerimi değil işlerim stüdyomu etkiliyor diyebilirim. Tasarım sürecim oldukça yavaş ve zorlu. Bir parçayı üretmek için bazen on beş katmak kili başarılı bir şekilde uygulamış olmam gerekiyor. Her bir katmanın kuruması hava koşullarına bağlı olarak iki ile dört saat arası sürüyor. Bazen gece uyanmam ve parçaları kontrol etmem gerekiyor. Yani yatağımda stüdyomun birbirine çok uzak olmaması gerekiyor.

Seramikle çalışmaya odaklanmanın özel bir sebebi var mı?

Şekil vermeye alçı ile başladım, materyalin akarak özgürce form bulması çıkış noktamdı. Elimden geldiği kadar çok olasılığı araştırmaya çalıştım. Seramiğin ufalanmaya müsait ve gözenekli yapısı tam olarak benim aradığım şeydi: heykel ile fonksiyonel objelerin birleştiği noktada bir şeyler üretmek istiyordum. Kendi kendine öğrenen bir sanatçı olarak bu yöntemi de kendim keşfettim ve beklentilerimi tam anlamıyla karşılıyor.

“Tıpkı, dansçıların duygularını uyandırmak için yaptığı hareketlerin arkasında kaybolması gerektiği gibi, objelerin de kendi kendine canlanabilmesi için arkalarındaki eli silmeyi hedefliyorum.”

Sana ilham veren şeyler neler?

Çok fazla şey var! İlk olarak materyalin kendisi, ama bundan önce doğayla ilgili ontolojik ve metafiziksel sorular oldukça ilgimi çekiyor. Seramikle çalışmamın başında "gōngshí" beni çok heyecanlandırdı. Çinli bilginler "gōngshí" adı verilen, dağları sembolize eden minyatür taşları çalışma masalarına yerleştirirmiş. Çin kozmolojisinde taşlar hayatın nefesiyle dolu. Onları düşünürken, bilginler şiir yazmak veya resim yapmak için gerekli ilhamı bulurlarmış. Bazı taşlar kaba, bazıları elden geçirilmiş, ahşap bir zemine sarılmış ve bazen seramikten yapılmış sahte taşlar kullanılmış. Bunların çoğunun bir fonksiyonu yokmuş, ancak bazıları fırça tutucusu veya mürekkep taşı olarak kullanılmış. Fonksiyonel olma ya da olmama durumu beni ilgilendiriyor.

Projelerin arasında bir favorin var mı?

Hint mürekkepli ve metalik yansımaları olan siyah vazo favorim. Harcadığım emekle bir şeyi sevmem arasında bir ilişki var. O parça en çok emek harcadığım ve en çok uykumu kaçıran parçaydı!

Bir tasarımcı olarak güçlü bulduğun yönlerin neler? Hangi yönlerini geliştirmek istersin?

Merakım ve öğrenmeye aç olmam. Her şeyi kendi kendime öğrendim, bilgimi ve yeteneklerimi zorlamayı seviyorum. Geliştirebileceğim yönüm ise işimin konusu, bazen pes etmeyi kabul etmek, kazaları ve sürprizleri kabul etmek.

İçinde bulunduğumuz zaman diliminde tasarımcı olmanın en iyi yanı nedir?

Günümüzdeki iletişim araçlarının hızı cesaret kırıcı olabiliyor, ben bazen bu durumu teşvik edici buluyorum. Çağdaş seramik gibi bir niş disiplinde, sadece yakınımızdaki işleri görerek kendimizi izole hissedebiliriz. Neyse ki, dijital araçlar sayesinde işimizi ve deneyimimizi dünyanın her yerinde aynı şeyi yapan diğer sanatçılarla paylaşabiliyoruz.

Playlistinde şu an neler var?

Çok fazla şey! Çalışırken bütün gün France Culture podcastlerini dinliyorum. Her konuda oldukça kaliteli içerikler üreten bir radyo kanalı. Kalan zamanda ise karışık şeyler dinliyorum. Geleneksel müziğin güncel yorumlarını seviyorum. (Dakhabrakha, Yat-Kha, Juana Molina, Derya Yildirim & Grup Şimşek, Alsarah & The Nubatones...) İtiraf etmeliyim melankolik ve nostaljik erkek vokallere de düşkünlüğüm var. Leonard Cohen, Tindersticks, Caetano Veloso, Nick Cave & The Bad Seeds, Mark Lanegan gibi...

Hangi renk olmadan yaşayamazsın?

Yeşil! Doğa ve bitkilerin günlük hayatımda daha fazla yer almasını istiyorum.

Öne Çıkanlar

bottom of page