Portre | Gron Atölye

Merhaba! Bize biraz kendinden ve Gron Atölye’den bahseder misin?
Merhaba ismim Aykut Diricanlı, Gron Atölye’nin kurucusuyum. 10 seneyi aşkın süredir bir eğitim danışmanlık firmasına bağlı olarak danışmanlık yapıyorum. Paralel olarak mimariye duyduğum meraktan dolayı farklı malzemelere ilgi duyuyorum. İnsan üretimi olan her objeye estetik kaygı ile yaklaşıyorum. Bununla birlikte 7-8 senedir devam eden bir kaktüs sevgim ve kendime ait büyük sayılabilecek bir koleksiyonum var. Mimari merak ve kaktüs ilgim nedeniyle 2 sene önce Gron markası ortaya çıktı. Gron markası altında, betonun doğru kullanıldığında yeşilin düşmanı olmadığını göstermeye çalışıyorum.

Tasarım sürecin nasıl ilerliyor? Seni tetikleyen ve ilham veren şeyler neler?
Tasarım süreci bir ihtiyacın ortaya çıkması veya bir objeden esinlenme ile başlıyor. Öncelikle zihinde oluşan şeklin taslak halinde çizgiye dökülmesi ve bu sırada estetik ön planda olmak üzere kullanım kolaylılığı da benim için çok önemli. Bu iki faktörün etkisi ile ortaya çıkan şekil içime sindiyse ilk adım mastarın yani örnek objenin üretimi oluyor. Sonrasında ortaya çıkan mastar ürüne göre özel kalıp tasarlamak gerekiyor. Kalıp konusu da ayrıca bir tasarım süreci gerektiriyor.
Malzeme olarak özellikle beton ile çalışmanın bir sebebi var mı? Betonla çalışmak hakkında neler söyleyebilirsin?
Tamamen mimari merakımla ilgili… Türkiye’de veya yurt dışında gezerken doğa ne kadar ilgimi çekiyorsa mimari yapılar, estetik binalar da bir o kadar ilgimi çekiyor. Beton ise basitliği ve çeşitliliği ile çok önemli bir malzeme. Özellikle Japonya seyahatimde Naoshima Adası’nda gördüğüm beton yapılar, betonun kullanım şekli, betonun yüzeyi beni çok etkilemişti. O seyahatim sonrası betonla ilgili çok daha fazla okumaya, detaylı araştırmalar yapmaya başladım. Beton aslında neredeyse sınırı olmayan yüzlerce farklı formül kullanarak çok farklı çıktılar elde edebileceğiniz bir malzeme.

Şu zamana kadar tasarladığın parçalar arasında favorin hangisi? Neden?
Aslında genel olarak silindir formları, yuvarlak hatları çok seviyorum. Şimdiye kadar tasarlayıp ürettiğim objeler arasında ise en çok elips duvar aynası içime siniyor. Estetik anlamda sadece bir ayna olmaması, beton yüzey kısmının içinde bulunduğu mekana sanatsal bir değer katması, kullanım anlamında ise dört farklı yönde duvara asılabilmesi beni mutlu ediyor.

Tasarımlarına baktığımızda beton saksılar ve bitkilerle olan ilişkileri dikkat çekiyor. Bitkilere özel saksılar mı tasarlıyorsun? Bitkilerle aran iyi mi?
Tabi ki… zaten beton malzeme ile bir şeyler yapma ihtiyacı benden farklı kaktüsler satın almak isteyen insanlara farklı ve özel bir saksı üretme isteğim ile ortaya çıkan bir durum. Saksı tasarımları, formları ve boyutları özellikle kaktüslere ve yeşil bitkilere göre ortaya çıkıyor. Saksı formu bitkiye göre tercih ediliyor. Bundan sonraki aşama ise seçilen bitkiye ve bitkinin koyulmak istendiği mekana göre saksının üretim ve üretim sırasında renklendirilmesi oluyor. Gron’un farklarından biri renklendirme konusu… ürünlerin hiçbirinde boya kullanmıyorum. Dış boyama yapmıyorum. Ürünün üretimi sırasında belirlediğimiz renklere harcın içine kaya tozları ve bitki kökleri karıştırarak ulaşıyorum. Bu şekilde hem mekana hem bitkiye uygun özel yapım bir saksı ortaya çıkarmış oluyoruz. Özellikle kaktüsler benim ilgi alanım fakat diğer bitkiler için de destek oluyorum.

Ürünlerinin en güçlü noktası sana göre nedir?
Gron’un oldukça net farklılıkları var. Beton malzemede öncelikle tamamen doğal malzeme kullanıyoruz. Yüzeydeki saten ve ipeksi doku bu nedenle oluşuyor. Diğer bir özellikse incelik… ürününe göre 2-3 mm seviyelerine kadar inebiliyoruz. Beton malzemede mukavemetten kaybetmeden bunu yapabilmek pek rastlanan bir detay değil. Son olarak da renklendirmeden bahsedebilirim. Boya kullanılmadığı için tabi ki biraz doğal etki de işin içinde fakat malzemeyi içten renklendirerek neredeyse sonsuz renk tonunu yakalayabiliyoruz.
Tasarımcı olarak en güçlü bulduğun yanın nedir? Hangi yönlerini geliştirmek istersin?
Öncelikle tasarımcı sıfatını tam olarak hak ettiğimi düşünmüyorum ama estetik kaygımın oldukça fazla ve basitliğin öneminin farkında olmam güçlü yanlarım olabilir. Gelişim alanım ise bu mimari alanda global bir eğitim olabilir.

Playlist’inde en son ne çalıyordu?
Sam Fender – Play God
İstanbul’da gitmekten en çok hoşlandığın mekan hangisi?
The Grungy
