Portre: İdil Hamarat | Tomas Atelier

Portre bölümümüzde bugün İdil Hamarat’ı konuk ediyoruz. 2011 senesinde Yeditepe Üniversitesi Endüstri Ürünleri Tasarımı Bölümü'nden mezun olan İdil 5 seneyi aşkın süredir Escape From Sofa firmasında ürün ve mekan tasarımı üzerine çalışıyor. 3 sene önce malzeme ve imalat yöntemi öğrenmek amaçlı gitmeye başladığı metal atölyesinde Tomas Atelier’i kuran Idil’in hobisini markaya dönüştürme hikayesini dinleyelim istedik.

Bize biraz Tomas Atelier’ın hikayesını anlatır mısın?
Tomas Atelier aydınlatma ürünlerine odaklanan, %100 el işçiliği ile imal edilmiş ürünlerden oluşan bir marka. Atölyede kendimi metal konusunda eğitirken ortaya çıkan, çoğu zaman önceden tasarlanmış, bazen imalat sürecinde şekillenen, kişisel zevklerimi ön planda tuttuğum bir deneyimleme süreci.
Tomas isminin beni motive eden birkaç farklı çıkış noktası var. Görsel ve fonetik olarak hoşuma giden bir isim olmasının yanı sıra, beni her zaman potansiyelimi ortaya koymam konusunda destekleyen babamın takma adı aynı zamanda. Ayrıca, 2,5 yıldır hayatımda olan köpeğimin de ismi.


Tomas Atelier’in geniş bir aydınlatma koleksiyonu var, marka olarak aydınlatmaya odaklanmanın bir sebebi var mı?
Kariyerim boyunca bir mekanın ana ögelerinden, mobilya detaylarına kadar bütün süreçlerin tasarımında rol aldığım için sürekli olarak farklı ürünlere odaklanmam gerekti. Bu da bana hangi alanda özelleşmeyi daha çok istediğime dair deneme yanılma şansı tanıdı. Tasarladığım bütün ürünlerde ana tema insanlarda ona sahip olma arzusu yaratmak. Bu tasarımını yaptığım her ürün için geçerli ama aydınlatma konusunda durum biraz daha farklı. Çünkü beğeni kazanmanın ve ihtiyaca hizmet etmenin yanı sıra ortamdaki ışıklarla oynayarak insanlar üzerinde farklı ruh halleri yaratmak da mümkün. Bu sebepten dolayı aydınlatmanın beni daha fazla çektiğini fark ettim ve kişisel markamda özellikle aydınlatmaya odaklandım. Esinlenilen akım ya da kavram ne olursa olsun bir karakteri olan ve girdiği ortamda bir aura yaratan ürünler tasarlamaya özen gösteriyorum. Kendi zevklerimi trendler uğruna geri plana atmadan, tasarımlarımı atölyede karşıma çıkan yeni malzeme ve tekniklerle harmanlıyorum. İşlevini yerine getirirken aynı zamanda kişinin estetik duygularını tatmin edecek, sahip olmaktan haz alacağı ürünler tasarlamak temel hedefim.


Malzeme olarak pirinç ve bakır seçmenin bir nedeni var mı?
Açıkcası özel bir tercih yaparak başlamadım. Atölyede çok fazla tip metalle çalıştıkça malzemeden ne istediğinizi ve malzemenin size ne verdiğini görüyorsunuz. Tüm bu deneyimin sonunda pirinç ve bakıra ağırlık vermem kaçınılmaz oldu. Her dönem favori oluşlarının nedeni parlak, zengin ve havalı olmalarından ziyade imalat esnasında size sundukları kolaylık. Metalin kullanıldığı bütün alanlarda en iyisi bunlardır diyemeyiz tabii ki ama aydınlatma, dekorasyon ürünleri gibi ince işçilik isteyen alanlarda kesinlikle ilk tercihim pirinç.

Peki hem üretim aşamasında hem de tasarım aşamasında kendi ürününü ortaya koyuyor olmak neler getiriyor?
Bir yandan bilgisayar başında çizim yaparak çalışmak, bir yandan da atölyede malzemeleri görüp dokunarak öğrenmek kıyaslanabilir şeyler değil pek. İkisinin de kendi içinde artı ve eksileri tabii ki var. Bir ürünü yalnızca çizip tasarlayıp sonrasında uzaktan izlemektense tüm sürecin içinde olmanın hazzı sanırım yaşamadan anlaşılabilecek bir şey değil. İki tarafı harmanlamak markama çok şey katıyor diyebilirim, bu da benim şansım.
Full-time çalışırken kendini markanı yönetmekte zorlandın mı? Kendi markasını kurmak isteyenlere ne önerirsin?
Tomas Atelier için seçtiğim alan zaten full-time çalıştığım iç mimarlık sektörünün ana ögelerinden biri olduğu için ister istemez her gün bu konuda araştırma, eskiz yapma ve ilham veren görsellerle haşır neşir olma şansım oluyor, yani gündelik hayatımda fikir bazında Tomas Atelier’den çok koptuğum söylenemez. Ancak full-time çalışmak fiziksel olarak Tomas’a zaman ayırmamı, gün içinde onun için koşturmamı imkansız kılıyor ve elimde yalnızca mesai saatleri sonrası ve hafta sonu kalmış oluyor. Bu da sosyal hayatın uçup gitmesi demek. Çalışma ortamı anlamında da hayatım ikiye bölünmüş durumda.
Kendi markasını kurmak isteyenlere önerim, öncelikle kendilerini özgür hissettikleri alanı bulmaya odaklanmaları. Bütün süreçler kendi yönetiminizde olacağı için içinizden tam anlamıyla gelmeyen bir şeyin hayatta kalması biraz zor. Ardındansa sizi özel kılan detayları kaybetmeden trendleri takip etmek ve kendinizi güncel tutmak en önemlisi.